Page 8 - ihaber-ocak-2021
P. 8
iHABER
“Çocuklar eğitimden kopuyor” Dilek Atlı
Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre sosyoekonomik durumu orta ve üst düzeyde olan ebeveynler ile alt düzeyde olan ebeveynlerin çocukları arasında akademik
puan aralığı 120’ye çıktı. Bu puan aralığına dikkati çeken Eğitim Sen’li öğretmen Feray Aytekin Aydoğan, temel eğitim hakkının anayasal ve evrensel bir hak
olduğunun altını çizerek, “MEB, tüm öğrencilerimizin eğitim hakkından sorumludur” dedi.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB)’nın 23 Mart-27 Kasım tarihleri arasında paylaştığı veriler, salgın nedeniyle okulların kapanmasından bugüne aylar geçse de yaklaşık 4 milyon öğrencinin halen uzaktan eğitime erişim imkanına sahip olmadığını
gösteriyor. Uzaktan eğitime erişebilen öğrencilerin ise yüzde 65’i Eğitim Bilişim Ağı’na (EBA) ebeveynlerinin cep telefonu ile ulaşmaya çalışıyor. MEB, şimdiye kadar yalnızca 60 bin tabletin ihtiyacı olan öğrencilere ulaştırıldığını, 30 bin tabletin daha
ihtiyaç sahibi çocuklara ulaştırılacağını, yılsonuna kadar 500 bin tabletin dağıtımının gerçekleştirileceğini açıklamıştı. Eğim Senli öğretmen Aydoğan, öğrencilerin aylardır uzaktan eğitime erişim sorununun devam ettiğini belirterek, “Sermaye,
özel okul, vakıf üniversitelerinin sahipleri için ayrılan kaynakların öğrencilerin eğitim hakkı için ayrılmaması ideolojik bir tercihtir. Temel eğitim; 12 yıldır, zorunludur, anayasal ve evrensel bir haktır ve MEB, tüm öğrencilerimizin eğitim hakkından
sorumludur” dedi.
“Eğitimden kopuyorlar” Kız çocukları için hak ihlalleri belirginleşti
Milyonlarca öğrenci pandemi nedeniyle uzaktan eğitime geçse de sayıları yüzde 30’a varan bir kısım öğrenci uzaktan 2019-2020 MEB istatistiklerine göre, 2012-2013 eğitim öğretim yılında kız çocuklarının okullaşma oranı yüzde 98, 92
eğitime halen erişemiyor. Erişebilen öğrencilerin yarısından fazlasıysa cep telefonu ile çevrimiçi eğitime katılıyor. Aytekin, iken, 2019-2020’de bu oran yüzde 93, 49’a düştü. Kız çocuklarının salgının eğitimde yarattığı yıkımdan en fazla etkilenen
MEB’in kendi raporlarında yer alan bilgilere dikkati çekerek şunları söylüyor: kesimlerin başında geldiğinin altını çizen Aydoğan, “Kız çocuklarının yaşadığı cinsiyet eşitsizliği salgınla birlikte daha da
“MEB’in 2019-2020 LGS raporunda ebeveynlerin sosyoekonomik durumlarının öğrencilerin akademik başarısına etkisi derinleşti. Dünya genelinde 11 milyon kız çocuğu salgından sonra okula geri dönememe riski ile karşı karşıya. Salgından
120 puan aralığına ulaştığı görülüyor. Yoksul aile çocukları ve dezavantajlı çocuklar (kız çocukları, özel eğitim gereksinimi kaynaklı 47 milyon kadın ve kız çocuğunun daha da yoksullaşacağı tahmin ediliyor” diye konuşuyor. Kovid-19 salgını
olan çocuklar, mevsimlik tarım işçisi olarak çalıştırılan çocuklar, kırsal kesimde yaşayan çocuklar, anadili Türkçe olmayan süresince eğitimde özelleştirme ve dinselleştirme uygulamaları ile kız çocuklarına yaşatılan eşitsizlik ve sorunların
çocuklar, mülteci çocuklar vb.) için eğitimde eşitsizliğin giderilmediği ve seçmeye, elemeye, rekabete dayalı sınavlarda derinleştiğine de dikkati çeken Aytekin, bu sorunların kız çocuklarının okul terkine sevk edilmesinin hızlandığını belirterek,
ısrarın devam ettiği her gün öğrencilerin eğitimden kopuşu hızlanıyor.” “Çocukların ya sermaye için ucuz iş gücü haline getiriliyor ya da çocuk yaşta evliliklere kurban veriliyor” diyor.
Mültecilerin eğitim hakkı Öğretmenlerin hakkı
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Kurulu Eğitim paydaşlarına gelindiğindeyse öğretmenlerin esnek saatlerde ve angarya yüküyle çalıştırıldığı dikkati çekiyor. Ücretli ve sözleşmeli öğretmenlik, mülakat ve güvenlik
tarafından yayınlanan ve Türkiye’nin de soruşturmaları, atanamama gibi sorunların yanında Kovid-19 salgınıyla birlikte uzaktan eğitim sürecinde mesai kavramı tamamen ortadan kaldırılırken esnek çalışma
içinde yer aldığı 12 ülke hakkında hazırlanan uygulamaları hız kesmiyor.
“Mülteci Eğitimi İçin Bir Araya Geliyoruz” Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK)’e bağlı Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen)’nın öğretmenlerle yaptığı ankete göre, özellikle pandemi döneminde
raporundaki bilgiler ilgi uyandırıyor. Buna öğretmenlerin yaşadığı hak ihlalleri tüm çarpıcılığıyla gözler önüne seriliyor. Eğitim Sen tarafından 4 bin 565 öğretmenin (4 bin 435 kadrolu, 70 sözleşmeli ve 60 ücretli) katılımıyla
göre, söz konusu 12 ülkede, dünyadaki toplam “Öğretmenlerin Ekonomik ve Mesleki Sorunlarına Bakış Anketi” araştırması sonuçlarında şu bilgiler yer alıyor:
20, 4 milyon mülteci nüfusunun yarısından Ankete katılan öğretmenlerin yüzde 60’a (2 bin 720 kişi) yakını “Aldığınız maaşın yaptığınız işin karşılığı olduğunu düşünüyor musunuz?” sorusuna “Hiç karşılamıyor” yanıtını
fazlası yaşıyor. Mültecilerin yüzde 77’si veriyor. Öğretmenlerin yüzde 70’iyse ekonomik koşulları daha iyi olan bir iş teklifi aldığında mesleğini bırakabileceğini düşünüyor.
ilkokula kayıtlıyken, bu oran ortaokulda yüzde İşyerinde kendisini değerli hissettiğini söyleyen öğretmenlerin sayısı 2 bin 6 iken “Pandemi koşullarında yüz yüze eğitime başlanması için okulunuzda yeterli hijyen koşullarının
31’e, lise kademesindeyse yüzde 3’e düşüyor. sağlandığını düşünüyor musunuz?” sorusuna katılımcıların yüzde 70’den fazlası (3 bin 219 kişi) “Hayır” yanıtını veriyor.
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu “Pandemi koşullarında yüz yüze eğitim yaparken üzerinizde idari baskı hissediyor musunuz?” sorusuna katılımcıların yüzde 69’u (3 bin 145 kişi) “Hayır” derken, idari baskı
(UNİCEF)’nun son açıkladığı raporda, dünya yaşadığını belirtenlerin (Bin 420 kişi) oranı yüzde 31.
genelinde 463 milyon öğrencinin uzaktan Eğitim Sen anketinde öğretmenlerin aynı işi yapmalarına rağmen farklı biçimlerde istihdam ediliyor olmalarının, mesleğin geleceği açısından önemli bir tehdit olduğu da anlaşılıyor.
eğitime erişemediği, Türkiye’nin de içinde Ücret, sosyal ve özlük haklar gibi başlıklardaki eşitsizlik öğretmenleri kaygılandırıyor. Ankette yer alan “Ücretli/Kadrolu/Sözleşmeli şeklinde öğretmen istihdamının ayrıştırılmasının,
olduğu ülkelerde bu oranın yüzde 33’e karşılık öğretmenlik mesleğinin geleceği açısından bir tehdit olduğunu düşünüyor musunuz?” sorusuna 4 bin 379 (yüzde 96) öğretmen “Evet” yanıtını veriyor.
geldiği yer alıyor. Rapora göre, bu yıl Türkiye’de “Sözleşmeli ve ücretli öğretmenlerin kadrolu öğretmenlerle eşit haklara sahip olduğunu düşünüyor musunuz?” sorusuna da yüzde 90’ın üzerinde “Hayır” yanıtı verilmiş olması,
en az 6 milyon çocuk uzaktan eğitime MEB’in bütün öğretmenlerin eşit haklara sahip olduğu açıklamasıyla örtüşmüyor. Ankete katılan 4 bin 142 kişi sözleşmeli ve ücretli olarak çalışan öğretmenlerin kadrolu
erişemedi. öğretmenlerle eşit haklara sahip olmadığını düşünüyor.
Pala: “Aşılamada ayrımcılık söz konusu olmamalı”
Uludağ Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) Covid-19 İzleme Grubu üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala, yüksek gelirli ülkelerin
yurttaşlarını bağışık kılacak dozda (hatta daha fazla) aşıyı çoktan satın aldığını ve aşılamaya başladığını belirterek, orta ve düşük gelirli ülkelerde ise aşıya erişimin
sorunlu olacak gibi göründüğünü söyledi. Pala, “Aşılama hizmetlerinde hiç kimse veya grup için herhangi bir ayrıcalık, öncelik ve ayrımcılık söz konusu olmamalı” dedi.
Nagihan GÖRKEN
Dünyanın koronavirüs salgını ile mücadelesi sürüyor. Her ülke uyguladığı tedbirlerle salgını kontrol altına almaya çalışırken, salgında yeni gündem maddesi ise aşılama. Uludağ Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türk Tabipleri
Birliği (TTB) Covid-19 İzleme Grubu üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala, süreci “sağlık hakkı” açısından değerlendirdi. Salgın sürecinde kamu/özel hastane ayrımı yapılmasının vatandaşların tedaviye ulaşmasını etkilediğini belirten Pala, “Ülkemizdeki
erişkin yoğun bakım yataklarının yüzde 32’si özel hastanelerde bulunuyor. İstanbul gibi bazı illerde bu oran daha yüksek. Covid-19 pandemisi sırasında özel hastanelerin yurttaşlardan ek ücret istemeleri, hastaların sağlık hizmetine erişmesinin
önünde büyük bir engel oluşturdu. Benzer biçimde hastalığa tanı koymak için yapılması gereken PCR testi için ücret istenmesi de özel hastanelerden ancak yüksek gelirli hastaların yararlanabilmesine olanak sağladı, kamu hastanelerinde büyük
yığılmalar hatta fiziksel mesafenin korunamadığı kuyruklar oluştu” dedi.
Büyük bir yük çıkardı karşı verilmesi gereken yanıt yeterince verilemedi. Bu durum yurttaşta salgının eşiğinin yaklaşık yüzde 70 olduğu bilindiğine göre, ülkemizde yaklaşık 60 milyon
hafif geçtiği algısına yol açtı, kendisi de salgına karşı mücadelenin bir bileşeni kişinin aşılanması gerekiyor. Bunun için 120 milyon doz aşıya ihtiyacımız var,
Pala, pandeminin etkisinin yalnızca Covid-19 hastalığının yol açtığı sorunlarla olamadı ve hastalanarak veya yaşamını yitirerek zarar gördü. Üçüncü olarak da ancak şimdilik 54,5 milyon aşı bağlantısı yapılabilmiş durumda.’
sınırlı kalmadığını bununla birlikte örneğin kalp hastalığı ya da kanser gibi Bakanlığın sonradan verileri gizlediğini kabul etmek zorunda kalması nedeniyle
başka hastalığı olanların da sağlık hizmetlerine erişimini sınırladığına dikkati salgın yönetimine duyulan güvende büyük bir azalma oldu. Bu azalma daha “Ayrıcalık olmamalı“
çekerek, şöyle devam etti: sonraki adımlarda da kendini gösterdi ve örneğin aşılamayla ilgili tedirginlikte
“Hastalar bir yandan neredeyse tüm kamu hastanelerinin pandemi hastanesi bir artış olarak karşımıza çıktı” dedi. Yüksek gelirli ülkelerin örneğin Kanada, Avrupa Birliği, İngiltere, ABD, Japonya ve
olarak ilan edilmesi nedeniyle diğer yandan da kendileri çekindikleri için sağlık TTB’nin sürecin dışında tutulmasının salgına karşı verilmesi gereken topyekûn İsrail’in yurttaşlarını bağışık kılacak dozda, hatta daha fazla, aşıyı çoktan satın
kuruluşlarına başvuramadılar. Elimizdeki ilk bulgular rutin olarak yapılması mücadeleyi zayıflattığını da ifade eden Pala, “TTB’nin süreci bilimsel bir aldığını ve aşılamaya başladığını belirten Pala, İsrail’de 60 yaşın üstündekilerin
gereken aşılarda ve kanser taramalarında da bir azalmaya işaret ediyor. iz düşümden sürekli olarak izlemesi ve bilgilerini, raporlarını kamuoyu yüzde 25’inin şimdiden aşının ilk dozunu aldığını dile getirdi.
Pandemi maalesef hem Covid-19 hastalığı nedeniyle hem de ikincil sağlık ile paylaşması; paylaştıklarının ve öngörülerinin de kısa bir zaman sonra Prof. Dr. Pala, orta ve düşük gelirli ülkelerde ise aşıya erişimin sorunlu olacak
etkileriyle karşımıza büyük bir yük çıkardı.” doğrulanması, toplumun büyük çoğunluğunun yüzünü TTB’ye dönmesine yol gibi göründüğüne dikkati çekerek, “2021 yılının sonuna kadar düşük gelirli
Türkiye’nin olguların saptanması açısından, yalnızca semptom gösterenlere açtı ve bu durum, bakanlığı rahatsız etti” ifadelerini kullandı. ülkelerdeki nüfusun ancak yüzde 20’sinin aşılanabileceği tahmin ediliyor. Bu çok
test yapma politikası nedeniyle salgının kontrol altına alınmasında yeterli yanıtı düşük bir oran. Küresel bir soruna yerel/ulusal olarak verilecek yanıtların etkisi
veremediğini anlatan Prof. Dr. Kayıhan Pala, “Zaten sağlık sistemimiz de birinci Aşıya erişim hakkı sınırlı kalacaktır. Dünya Sağlık Örgütü ‘Aşılamada kimseyi arkada bırakmamak’
basamağın zayıflatılmış olması yüzünden güçlü bir yanıt verebilecek kapasitede sloganıyla Covax girişimini başlattı ama şimdiye kadar bu girişimin ciddi bir
değildi. Ülkemizde sağlık hakkı açısından önemli bir özellik, Sağlık Bakanlığı Salgının kontrol altına alınması ve toplum bağışıklığının sağlanması açısından etkisi gözlenmiş değil. Covid-19 bağlamında gündeme gelen aşıların arkasında
rehberinde yer alan ilaçlara tüm yurttaşların ücretsiz olarak erişebilmesi oldu” aşıya erişimin milyarlarca dolarlık kamu tarafından desteklenen araştırmalar bulunmaktadır.
diye konuştu. önemli olduğunu anlatan Pala şunları söyledi: Bu nedenle aşı ve tedaviye erişimin küresel düzeyde kamu malı olarak kabul
Pala, bakanlığın paylaştığı verilerle ilgili olarak da, “Bakanlık verilerinin “Güvenli, etkili ve kaliteli olduğu bilimsel olarak kanıtlanan her aşı, aşılamada edilmesi ve insanlık yararına kullanılması gereklidir. Aşılama hizmetlerinde
gerçeği yansıtmaması üç temel sorun oluşturdu kanımca. İlki yurttaşın bilgi kullanılmalı. Türkiye maalesef aşı sağlamada gecikti, üstelik temel olarak tek ekonomik durum veya toplumsal statü nedeniyle hiç kimse veya grup için
alma hakkı engellendi. İkinci olarak yurttaşlara salgının kontrol altında olduğu aşıyla bağlantı kurabildi, aşı sayısı ve bağlantı kurulan doz şimdilik sınırlı kaldı. herhangi bir ayrıcalık, öncelik ve ayrımcılık söz konusu olmamalıdır” dedi.
izlenimi verilmeye çalışıldı, oysaki salgın kontrol altına alınamadı ve salgına 2020 bitmeden 30’dan fazla ülkede aşılama başladı. Toplumsal bağışıklık
8